Bize Yazın

av.esercelikeser@gmail.com

Boşanma Sebepleri Nelerdir?

boşanma sebepleri istanbul avukat

Boşanma sebepleri Türk Medeni Kanunu’nda belirtilen genel ve özel sebepler olmak üzere 2 ana başlığa ayrılır. Boşanma sebeplerinin genel veya özel oluşu mahkemenin vereceği kararı doğrudan etkilemektedir. Bu sebeple genel boşanma sebebine dayanarak açılan boşanma davası usule uygun değilse reddedilir. Boşanma avukatından yardım alarak davanızı yürütmeniz daha sağlıklıdır.

Boşanma davasının açılması ile nafaka, mal paylaşımı, maddi ve manevi tazminat, velayet, ortak velayet konuları gibi hukuki sorunların da çözüme kavuşması gerekir. Boşanma sebeplerinin varlığı halinde taraflar anlaşmalı veya çekişmeli olarak boşanabilmektedir. Boşanma davasının açılmasından sonra taraflar arasında mal paylaşımı söz konusu olur. Evlilik birliği 01.01.2002’den sonra kurulmuş ise edinilmiş mallara katılma rejimi uygulanacaktır. Eşler mal paylaşımının nasıl yapılması gerektiği hususunda bilgi almak için hukuki danışmanlık almalıdır.

Aile mahkemesi, boşanma kararında nafaka, tazminat konularını netleştirir. Ancak mal paylaşımı hususu boşanma davasından sonra değerlendirilmektedir. Mantık dahilinde henüz boşanmamış bir çiftin boşanmaya bağlı mal paylaşımı değerlendirilmesi de yapılmayacaktır.

Mal paylaşım davasını boşanma davası ile birlikte açabileceğiniz gibi boşanma kararı kesinleştikten sonraki 1 yıl içerisinde de açabilirsiniz. Ancak mal kaçırma olarak bilinen taraflardan birinin edindiği malların tasfiyesini gerçekleştirerek karşı tarafı zarara uğratmasının önüne geçmek için boşanma davası açılırken edinilmiş mallara tedbir konulması müvekkilin menfaatine olacaktır.

Eser Eserçelik Whatsapp Hattı

Yürürlükteki Medeni Kanun’a göre boşanma davaları iki şekilde açılabilir.

  • Anlaşmalı Boşanma Davası
  • Çekişmeli Boşanma Davası

Anlaşmalı boşanma davaları; 1 yıl süreyi sağlayan evliliklerde tarafların ortak boşanma iradeleri ile boşanmaya bağlı nafaka, tazminat, velayet, mal ve para paylaşımı konularında da anlaşmış olmalı halinde gerçekleşir. Anlaşmalı boşanma davalarında boşanma protokolünün sunulması ile taraflar boşanmanın sonuçları hakkındaki iradelerini mahkemeye bildirirler. Mahkemenin uygun bulması halinde boşanma işlemi gerçekleşmiş olur.

Çekişmeli boşanma davalarında taraflar arasında boşanma iradesinde veya boşanmanın sonuçları konusunda anlaşmazlık bulunmaktadır. Tarafların anlaşamadığı hususlar nafaka, tazminat, velayet, ev paylaşımı konuları olabilecektir. Aynı zamanda taraflardan yalnızca biri boşanmak istiyor, diğer taraf boşanmayı kabul etmiyor ise yine çekişmeli boşanma davası açılması gerekmektedir. Çekişmeli boşanma davasında genel veya özel boşanma sebeplerinden birinin varlığı halinde dava açılır.

boşanma sebepleri istanbul avukat (1)

İçerik Haritası

Genel Boşanma Sebepleri Nelerdir?

Evlilik birliğinin temelden sarsılmasına sebep olacak sebeplerdir. Tarafların karakterlerinin ortak yaşama uyum sağlamaması, güven sarsıcı davranışlar, maddi sorunlardan kaynaklı sorunların giderilememesi, şiddetli geçimsizlik, tartışma, sözlü şiddet, hakaret, evlilik yükümlülüklerinin yerine getirilmemesi, çiftin taraflardan birinin ailesi ile yaşamak zorunda bırakılması gibi sebepler örnek gösterilebilir.

Özel Boşanma Sebepleri Nelerdir?

Özel boşanma sebepleri Kanun’da sınırlı sayıdadır. Kanunda belirtilen boşanma sebepleri;

1-Zina (aldatma) TMK161

2-Hayata kast, pek kötü davranış, onur kırıcı davranışlar TMK 162

3-Terk sebebiyle boşanma TMK 164

4-Akıl hastalığı sebebiyle boşanma (TMK 165)

5-Suç işleme veya hayata kast sebebiyle boşanma davası TMK 163

Özel ve Genel boşanma sebeplerinin farkı nedir?

Boşanma sebepleri bir veya birçok sebebe dayalı olabilir. Boşanma sebeplerinin çeşitliliği farklı hukuki sonuçlar doğurabilir. Bir evlilikte genel boşanma sebepleri varsa örneğin evlilik birliğinin temelden sarsılması gibi bu gibi durumlarda her iki taraf bu evliliğin bitiminde karşı tarafın kusurlu olduğunu kanıtlayacaktır. Ancak özel boşanma sebepleri var ise taraflar karşı tarafın kusuru yerine özel boşanma sebebinin varlığını kanıtlamaları yeterlidir.

Anlaşmalı Boşanma Davası Nedir? Nasıl Açılır? TMK 166/3

Anlaşmalı boşanma davası, günümüzde en yaygın boşanma davasıdır. Taraflar uzun yıllar boşanma sebeplerinin varlığını kanıtlamak ve bu yorucu sürece dahil olmamak niyetiyle boşanma avukatları vasıtasıyla dava açmadan önce anlaşarak örnek anlaşmalı boşanma protokolü hazırlayarak mahkemeye sunmaktadır.

Evlilik birliği en az 1 yıl sürmüş ise eşlerin birlikte veya tek başına başvurması halinde anlaşmalı boşanma davası açılmış olur. Bu halde evlilik birliğinin temelden sarsıldığı kabul edilir. Hakim tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklamasını talep eder. Boşanmanın mali sonuçları ile çocukların velayet durumları belirlenmelidir. Hakim çocukların menfaatlerini, hakkaniyeti gözeterek sunulan anlaşmalı boşanma protokolünü inceleyerek usulüne ve esasına uygun protokolünü kabul edecektir.

Anlaşmalı boşanma davasının dinlenebilmesi için Medeni Kanunda bazı şartlar bulunmaktadır.

1-Evlilik birliği en az 1 yıl sürmüş olmalıdır.

Anlaşmalı boşanma davasının açılması için evlilik birliğinin süre şartı bulunmakta olup 1 yıl kesin süre şartı vardır. Evlilik birliğinin bir yıl sürmesi resmi nikahtan itibaren en az bir yıl demektir. İmam nikahı, nişanlılık dönemleri, birlikte yaşama halleri bir yıl süre içerisinde değildir.

2- Eşler mahkemeye birlikte başvurmuş ya da eşin açtığı boşanma davasını diğer taraf kabul etmelidir.

Taraflar ortak bir dilekçe ile başvurmaları halinde anlaşmalı boşanma gerçekleşir. Yani taraflar ortak olarak boşanma kararı almalıdır. Taraflardan biri boşanmak istemiyorsa dava çekişmeli boşanma davasına dönüşecektir. Çekişmeli boşanma davaları da süreç içerisinde tarafların anlaşması sonucu protokol sunularak anlaşmalı boşanma şekline dönüştürülebilir.

3-Taraflar hakim huzurunda boşanma iradelerini açıklamalıdır.

Tarafların anlaşmalı boşanma davası esnasında mutlaka huzurda bulunmaları gereklidir. Hakim iradelerin herhangi bir nedenle fesada uğradığını hissederse boşanma talebini reddedebilir. Çekişmeli boşanma davasında taraflar avukatları vasıtasıyla temsil edilebilirken; anlaşmalı boşanma davalarında tek duruşma gerçekleşmesi sebebiyle taraflar bizzat dinlenmelidir.

4-Hakim, boşanmanın mali sonuçları ile çocukların durumu hakkında karar vermelidir.

Taraflar, anlaşmalı olarak boşanmak istiyorlar ise usulüne uygun anlaşmalı boşanma protokolü hazırlamak zorundadır. Bu protokolün içerisinde taraflar maddi- manevi tazminat, iştirak ve yoksulluk nafakası, müşterek çocukların velayeti konularında anlaşmış olmaları gerekir. Bu anlaşma hakkaniyete dayalı ise hakim tarafından kabul edilecektir. Taraflar arasında protokolde bu hususlara değinilmemiş ise eksikliklerin giderilmesi için taraflara süre verilir. Eksiklik giderilmez ise davanız reddedilecektir.

Çekişmeli Boşanma Davalarında Boşanma Sebepleri

Çekişmeli boşanma davası tarafların boşanma veya boşanmanın sonuçları konusunda anlaşamamaları halinde başvurdukları boşanma çeşididir. Taraflardan biri boşanmak isterken diğer tarafın boşanma talebi olmaması halinde çekişmeli boşanma davası görülür. Tarafların her ikisi de boşanmak istiyorken boşanmanın maddi sonuçları, çocukların durumu, mal rejimleri vb konularda anlaşamamış olması halinde dava hakimin takdiri ile sonuçlanması adına çekişmeli olarak görülecektir.

Çekişmeli boşanma davalarında genel ve özel boşanma sebepleri olarak iki ayrı kategoride dava açabilir.

Hakim çekişmeli boşanma davasında TMK 161-TMK 165 maddeleri arasında olan sebeplerin varlığı halinde boşanma veya ayrılık kararı vererek evlilik birliğini sonlandırmak zorundadır. Özel boşanma sebeplerinin varlığı halinde taraflar bu sebebi kanıtlayarak boşanacaklardır. Tarafların ayrıca kusur durumlarını kanıtlamalarına gerek yoktur. Ancak tazminat ve yoksulluk nafakası gibi durumların halinde tarafların kusur oranları kıyaslanır. Bu sebeple boşanma kararı verilmesine rağmen; mal paylaşımı ve para konuları için kusur oranları önem arz etmektedir.

Boşanma davasının açılma sebebi hem genel hem de özel sebepler olabilir. Boşanma davası birçok sebebe dayalı olarak açılmış ise mahkeme bu sebeplere ilişkin ayrı ayrı karar vermelidir.

Yargıtay 2.Hukuk Dairesi kararında özetle hem zina hem de evlilik birliğinin temelden sarsılmasına dayanan özel hukuk davasında boşanma kararının yalnızca evlilik birliğinin temelden sarsılmasına dayalı olarak verilmesi eksiktir. Tarafların talepleri doğrultusunda her iki tarafın sebepleri ayrı ayrı değerlendirilerek her talep için karar verilmesi gerekir, şeklinde bir karar vermiştir.

Özel boşanma sebebine dayalı davada mahkeme özel sebebin varlığı hakkında karar vermeksizin genel sebebe dayalı karar veremez. Çünkü genel boşanma sebepleri özel sebeplerin varlığı yok ise boşanma sebebi olarak sayılabilir. Yine özel sebebe dayalı açılan bir davada ıslah ile dava dilekçesindeki talepler değiştirilerek genel boşanma sebebine dayanılabilir.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi güncel tarihli kararında; Hakim HMK 26.Madde gereğince özel hukuk davalarında hakim tarafların talepleri ile bağlıdır. Talepten fazlasına veya talep dışındaki bir hususa karar veremez. Dava konusu somut olayda evlilik birliğinin temelden sarsılması talebi bulunmakta iken zina sebebine dayalı karar verilmesi uygun bulunmamıştır, denilmektedir.

boşanma sebepleri

Çekişmeli Boşanma davalarında genel boşanma sebepleri nelerdir?

Türk Medeni Kanunu Madde 166 da belirtilen hali ile ortak hayatı sürdüremeyecek şekilde evlilik birliği temelden sarsılır ise eşlerden her biri istediği zaman çekişmeli boşanma davası açabilir. Genel boşanma sebeplerinin belirli bir sayısı yoktur. Evlilik birliğini temelden sarsacak birçok durum bulunabilir. Bunları belirli sayıya indirgemek boşanma taleplerinin reddedilmesine sebep olacaktır.

Taraflar sunmuş oldukları deliller ile ortak hayatın bitiminde hangi tarafın kusurlu olduğunu veya her iki tarafın kusuru var ise hangi tarafın daha kusurlu olduğunu ispatlayacaktır.

Örnek bir olayda boşanma davası açan taraf dava devam ederken itiraz dilekçesi sunarak boşanma kararından vazgeçtiğini ifade etmiştir. Ancak dosyaya sunulan deliller neticesinde davacının eşi ve çocukları ile ilgilenmediği, maddi ve manevi destek sağlamadığı, davacının 10 yıla aşkın bir süredir iletişimde olmadığı görülmektedir. Bu süre içerisinde terk sebebine dayalı boşanma davası da açılmamıştır. Ancak davacının genel sebebe açtığı huzurdaki dava bulunmaktadır. Davacının sonrasında boşanma davasını geri çekmesi halinde bu talebi kabul edilmeyecektir.

Davacı daha az kusurlu ise davalının itiraz etmesinin önemi yoktur. Hakim boşanma davasında davalı daha az kusurlu ise boşanma kararı verecektir.

Evlilik birliği içerisinde evliliği temelinden sarsan hususlar ile ilgili Yargıtay’ın örnek kararları doğrultusunda bazı örnek vakalar verilebilir.

  1. Eşe yapılan hakaret, tehdit, ahlak dışı davranışlar itham ederek eşi duygusal olarak sarsmak
  2. Eşi duygusal veya fiziksel manipüle etmek
  3. Eşin, çocukların, evin bakımı ile ilgilenmemek
  4. Eşle doğal olmayan, zorlayıcı birleşmelerde bulunmaya ikna etmek
  5. Eşlerin aile bireylerine saygısızlık içeren davranışlarda bulunmak
  6. Evlilik birliği cinsel birleşme ile kurulduğundan cinsel olarak birleşmemek
  7. Eşin bilgisi ve onayı olmadan aşırı borçlanma ile eşi zor durumda bırakmak
  8. Eşe olan sevgi ve saygının bittiğini ifade ederek eşle olan ilgi ve alakanın kesilmesi
  9. Evliliğin temeli olan sadakat yükümlülüğünü ihlal edecek şekilde güven sarsıcı davranışlarda bulunmak
  10. Eşe ayrı konut tahsis etmemek, rızası olmadığı halde başka bir aile ile yaşamaya zorlamak
  11. Eşlerin çocuk bakımı, eğitimi maddi ve manevi ihtiyaçlarına kayıtsız kalmak
  12. Ev işlerinde eşi yardımsız bırakmak
  13. Eşlerin anlaşmalı boşanma davası açması
  14. Eşlerin ortak hayatının bir sebepten kurulamaması

bazı genel boşanma sebepleri arasında sayılabilir.

Ortak hayatın kurulamaması sebebiyle çekişmeli olarak boşanma davasının açılması

Boşanma davası açıldığı taktirde her zaman boşanma kararı verilmeyebilir. Boşanma kararının reddedildiği ancak evlilik birliğinin de tekrar kurulamadığı hallerde hakim açılan boşanma davasını kabul etmekle yükümlüdür.

Herhangi bir boşanma sebebine dayalı olarak boşanma davası açılmıştır. Hakim boşanma kararı vermemiştir. Hukuki olarak evlilik birliği devam etmesine rağmen fiili olarak evlilik birliği devam etmemektedir. Bu sebeple Kanun, 3 sene süre boyunca evlilik birliği tekrar kurulamaz ise boşanma kararı verilmesi gerektiğini ifade etmektedir.

Tarafların geçirilen 3 sene süresince çeşitli sebeplerle bir araya gelmeleri evlilik birliğinin tekrar kurulduğu anlamına gelmemektedir. Evlilik birliğindeki gibi birleşmenin sağlanamamış olması hali boşanma için yeterlidir.

Kanun’da belirtilen 3 yıllık süre en az süredir. Evlilik birliği daha uzun sürede kesin olarak kurulamamışsa dava kabul olur. Ancak bunu örneklememiz gerekirse taraflar açtıkları boşanma davasında boşanma kararı verilmemesine rağmen, karardan sonraki 4 yıl boyunca evlilik birliğini kuramamış 4.senede bir araya gelebilmişlerdir. Bir sene beraber olduktan sonra 5.senelerinde tekrar ayrılık yaşamışlardır. Böyle bir durumda evlilik birliği tekrar kurulduğunda süre kesintiye uğradığı için boşanma davası tekrar  TMK Madde 166/4′ e göre dayalı olarak açılamayacaktır.

Çekişmeli boşanma davalarında özel boşanma sebepleri nelerdir?

Özel boşanma sebepleri; Medeni Kanun’da sınırlı sayıdadır. Özel boşanma sebepleri dışındaki hallerde genel boşanma sebeplerine dayanılarak çekişmeli boşanma davası açılabilir. Medeni Kanunda sayılan özel boşanma sebepleri aşağıdaki gibidir

  1. Zina (aldatma) sebebiyle boşanma davası
  2. Hayata kast, Onur kırıcı davranış, pek kötü muamele sebebiyle boşanma davası
  3. Suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme sebebiyle boşanma davası
  4. Terk sebebiyle boşanma davası
  5. Akıl hastalığı sebebiyle boşanma davası olmak üzere 5 sebeptir.

Boşanma Sebeplerinden Zina (Aldatma) Nedir?

Zina (aldatma) sebebiyle açılan çekişmeli boşanma davası tarafların en çok açtığı dava türüdür. Eşlerden birinin evlilik birliği içerisinde sadakat yükümlülüğünü ihlal ederek karşı cinsle cinsel birleşmede bulunması gerekir. Zinanın gerçekleştiği yani cinsel birleşmenin gerçekleştiği tam olarak gerçekleşmemiş yani cinsel birleşme teşebbüs aşamasında kalmış ise Yargıtay bu durumu da zina sebepli boşanma davası olarak görebilecektir.

Hukuk kaynaklarında sıkça zina sebepli davalarda cinsel birleşmenin karşı cinsle olma zorunluluğundan bahsedilmektedir. Eş cinsel birleşmenin varlığı halinde zina kabul edilmesi yerine haysiyetsiz hayat sürmeye dayalı dava açılması gerektiği görüşü hakimdir. Ancak kanaatimce bu kabul ediliş doğru değildir. Burada tarafların haysiyetsiz hayat sürdüğüne dair bir Kanun ibaresi yoktur. Bu günün toplumsal yaşayışının ibaresidir. Bu tarz bir uyuşmazlıkta eş dışında bir kişiyle yapılan cinsel birleşmenin varlığı sabittir. O halde kesin olarak sadakat yükümlülüğünün yerine getirilmemesinden bahisle zinanın kabul edilmesi gerektiğidir.

Zina, rızaya dayalı cinsel birleşmedir. Saldırı veya tecavüz sebebiyle cinsel birleşme gerçekleşir ise bu durumda zina sebebiyle boşanma davası açılması söz konusu olmayacaktır.

Zina fiilinde tam bir birleşmeden bahsedilmektedir. Ancak çoğu durumda bunun ispat zorluğu yaşanmaktadır. Dolayısıyla Yargıtay bu yöndeki içtihatlarında eşin karşı cinsle aynı odada kalması halinde de zina eyleminin gerçekleştiğini kabul edecektir.

İş yemeğine çıkmak zina (aldatma) mıdır?

Zina cinsel birleşmeyi vurgulayan boşanma sebebidir. Bu sebepten ötürü birlikte veya bir grup olarak sadece yemeğe çıkmak, iş yerinde mesaiye kalmak, iş yerinde yalnız kalmak, tek başına zina sebebi değildir. Eşlerin telefonda gece geç saatlerde karşı cinsle yazışmaları, cinsel içerikli olmayan fotoğraf ve video paylaşımları zina (aldatma) delili değildir. Zina özel boşanma sebebidir. Çekişmeli boşanma davası özel ve genel boşanma sebebine dayalı olarak açılabilir. Zina olarak sayılamayan ancak güven kırıcı sebepler var ise genel boşanma sebebi olan evlilik birliğinin temelden sarsılmasına dayalı olarak dava açılabilir. Davanızın doğru ve eksiksiz takibi için boşanma avukatından muhakkak hukuk hizmeti almalısınız.

Eşlerden birinin hem zina hem de genel boşanma sebebine dayalı dava açabilir. Hem genel hem zinaya dayalı açılan çekişmeli boşanma davasında, zina sebebi ile davanın süresinde açılmaması davanın reddini gerektirir. Ancak dava zina sebebi açısından reddedilecektir. O halde genel boşanma sebebine dayalı olarak açılan davada boşanma kararı verilebilir.

Zina(aldatma) sebebine dayanan boşanma davalarında taraflar özel bir boşanma sebebine dayandığı için taraflardan birinin diğerini affetmesi halinde dava hakkı düşecektir. Kısaca affeden tarafın dava hakkı yoktur. Zinanın affı örtülü veya açık şekilde olabilir. Örtülü af eşinin bir başka kişiyle birlikteliğini bildiği halde ve bildiği ispatlanacak şekilde olmasına rağmen evlilik birliğini sürdürmesi zinanın affı manasına gelmektedir.

Zina sebebiyle açılan boşanma davalarında zina fiilinin gerçekleşmesinden itibaren 6 ay her halde 5 yıl içerisinde hak düşürücü süre bulunmaktadır. Zina fiilinin öğrenilmesi buradaki sürenin başlangıcı olarak kabul edilmesi doğru olacaktır. Zina eyleminin tekrarlanması halinde eş diğer fiilleri affetse dahi son eylemi affetmeyerek 6 ay içerisinde boşanma davası açabilecektir.

Zina(aldatma) boşanma sebebine dayanan davaların usul ve esas yönünden, sunulacak deliller ve tanık beyanlarının ehemmiyeti açısından mutlaka hukuki yardım alarak dava takibinin yapılması gerekmektedir. Bu sebeple boşanma avukatınıza danışmanızı tavsiye ederiz.

Zinaya İlişkin Yargıtay Kararları

Zina’ya ilişkin Yargıtay kararları çok çeşitli olup her somut olayın özelliğine göre değişkenlik göstermektedir. Bu sebeple içtihat niteliği taşıyan Yargıtay kararları aşağıdaki gibidir.

Yargıtay 2.HD. 01.02.2010 tarihli kararında ;

”Dosyada davacı-davalının zina yaptığına ilişkin kanıt bulunmamaktadır. Aynı iş yerinde çalışan bir başka erkekle telefonda görüşme, mesaj gönderme ve bu kişinin arabasına binmiş olma, zinaya delalet eden davranışlar niteliğinde değildir. Zina subüt bulmamıştır.”

Yargıtay 2.HD. 30.06.2014 tarihli kararında ;

sayılı kararında ”…davacı-karşı davalı kadının, bir erkek şahıs ile imam nikahlı olarak birlikte yaşadığı, hakkında yakalama kararı olan erkek şahsın kadının evinde yaşadığı anlaşılmaktadır.  Gerçekleşen bu durum karşısında zinanın varlığı kanıtlanmıştır.”

Yargıtay 2.HD. 27.03.2013 tarihli kararında ;

”Dosyaya sunulan fotoğraflar, davalı tarafından karşı delil sunulamayan bilgisayar çıktıları ve tanık beyanları ile davalının asistanı olarak çalışan S.’ye karşı karı koca gibi birlikte yaşadığı ispatlanmıştır. Esasen mahkemece de davalının sadakatsizliği sabit görülmekle, bir başka kadınla yaşadığı örtülü olarak kabul edilmiştir. Bu durumda davalının zinası ispatlanmıştır.”

Yargıtay 2.HD. 21.11.2007 tarihli kararında;

dosyalı kararında ”…davalının 2003 yılı Nisan ayında Ali isimli kişiyle birlikte evi terk ettiği ve bu kişiyle fiilen evli gibi birlikte yaşadığı zinanın ispatıdır.

Yargıtay 2.HD. 01.06.2017 tarihli kararında ;

”…davacı-karşı davalı erkeğin eşinin telefonuna casus program yükleyerek ele geçirdiği ses kayıtlarının hukuka aykırı delil niteliğinde olup kusur belirlenmesinde dikkate alınmaz ise de tanık beyanları, telefon kayıtları ve fotoğrafla toplanan tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde zina eyleminin ispatlanmış olduğunun anlaşılmasına göre …”

Yargıtay 2.HD. 25.06.2013 tarihli kararında;

”davalı-karşı davacı kadının 16.07.2010 günü ortak konuta erkek aldığı, bu şahsın banyoda yarı çıplak vaziyette gizlenmiş halde bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu vakıa mahkemece de sabit kabul edilmiştir. Kadının, yalnızken bir başka erkeği ortak konuta alması ve bu şahsın yarı çıplak vaziyette gizlenirken yakalanması zinanın delilidir.

Yargıtay 2.HD  09.02.2012 tarihli kararında ;

TMK 185/3.Maddesinde yer alan eşlerin sadakat yükümlülüğü evlilik birliği süresince geçerlidir. Boşanma davasında karar kesinleşinceye kadar bu yükümlülük devam eder. Davacı-karşı davalı (koca)’nın bu yükümlülüğünü ihlali, diğer taraf bakımından boşanma sebebi oluşturur.

Yargıtay 2HD. 27.02.2018 tarihli kararında;

”kadının ceza davasında şikayetten vazgeçmesi erkeği cezadan kurtarmaya yönelik olup, erkeği affettiği anlamına gelmemektedir. Affın kabul edilmesi için kayıtsız şartsız bir irade beyanının mevcut olması yada en azından affı gösterir fiili bir tutum ve davranışın gerçekleşmesi gerekmektedir.”

Yargıtay 2HD. 21.12.2010 tarihli kararında;

”Zina sebebiyle boşanma davalarında dava açma süresi; devam eden zina eyleminde bu eylemin sona erdiği tarihten itibaren başlar”

Boşanma Sebeplerinden Hayata kast, pek kötü davranış veya onur kırıcı davranış

Hayata kast sebebiyle açılan çekişmeli boşanma davasında bir eş diğer eşin ölümüne sebep olacak ağırlıkta fiiller işlemelidir. Eşin yaralanması bu sebebe dayanmak için zorunlu değildir. Örneklemek gerekirse; hasta olan eşini hastaneye yetiştirmeyerek veya trafik kazası sonrasında ambulansı aramayarak da kişi, eşinin hayatına kast etmiş olabilir.

Onur kırıcı davranış; Yargıtay’ın içtihatları incelendiğinde eşin sosyal kimliğine zarar verecek, aşağılama, duygusal yaralayıcı davranışlar, hakaret, eşi toplum içerisinde veya yalnızken küçük düşürme, kişinin benliğine zarar verme faaliyetleri olarak ifade edilebilir. Şaka yolu ile yapılan sözler ile kızgınlık anındaki ifadeler onur kırıcı davranış olarak kabul edilmemektedir. Ancak böyle bir durumdan şikayetçi iseniz ve bu sebeple evliliğiniz çekilmez hale geldi ise genel sebeplere dayanarak boşanma davası açabilirsiniz.

Pek kötü muamele; en net hali ile eşi duygusal ve fiziksel olarak işkenceye maruz bırakma şeklinde tanımlanabilir. Bu özel sebep Kanunda genel olarak ifade edilmiş olup hangi eylemlerin pek kötü muamele olarak gösterilebileceği hakimin takdirine bırakılmıştır. Örnek vermek gerekir ise aç ve susuz bırakmak, hastalıkta kasten bakmamak, bilinçli olarak bulaşıcı hastalıklara maruz bırakmak bu davranışlardan bazılarıdır.

Özel boşanma sebeplerinin tamamında olduğu gibi bu sebepte de affeden tarafın dava hakkı yoktur. Bu af örtülü veya açık şekilde olabilir. Yine af sözlü veya yazılı şekilde ifade edilmiş olabilir. Hayata kast, pek kötü muamele ve onur kırıcı davranış Ceza Hukuku açısından suç olarak tanımlanan eylemlerdir. Bu sebeple bu fiillere maruz kalan eş suç duyurusunda bulunabilecektir. Mağdurun boşanma davası açmaması suç duyurusunda bulunma hakkını engellemez.

Diğer açıdan değerlendirirsek boşanma davası açan kişi ceza davası açmak isteyebilir. Ceza davası açmaması boşanma hakkını ortadan kaldırmaz.

Hayata kastetmek onu öldürmeye yönelik fiillerin gerçekleştirilmesi suretiyle olabileceği, ölmesini engelleyecek davranışlardan kaçınılması şeklinde de olabilir. Örneğin; fiil, öldürme maksadıyla eşe öldürücü silahla ateş açılması, eşin bıçakla yaralanması veya yaralamaya teşebbüste bulunulması, eşi zehirlemek, uçurumdan itmek şeklinde gerçekleşebilir. Kalp krizi, trafik kazası, kaza, yaralanma gibi medikal destek gerektiren durumlarda yardım çağrılmaması biçiminde de meydana gelebilir.

Eşi ihmal suretiyle ölümüne neden olmak doğrudan hayata kast mıdır bu soru tartışmalıdır. İhmal suretiyle ölüme neden olmak TMK Mad 162 gereğince genel boşanma sebebi olabilir.

Pek kötü davranış ise ağırlaştırılmış kötü davranış olarak düşünülmelidir. Fiziksel bir davranış olmalıdır. Örneğin darp, yaralama, aç bırakma şeklinde olabilir. Hakim gerçekleşen davranışın pek kötü olduğuna karar verecek kişidir.

Ağır derecede onur kırıcı davranış da boşanma sebebi olarak sayılmıştır. Pek kötü muamele fiziksel bir davranış iken onur kırıcı davranış daha çok sözel ve psikolojik travmaları ifade etmektedir.

Onur Kırıcı Davranışa ilişkin Yargıtay Kararları

Yargıtay 2.HD. 08.07.2010 tarihli kararında

”..Dava münhasıran onur kırıcı davranış nedeni ile boşanmaya ilişkindir. Onur kırıcı davranış sebebiyle boşanmaya karar verilebilmesi için her türlü onur kırıcı davranış değil ağır derecede onur kırıcı davranışın gerçekleşmesi gerekir. Toplanan delillere göre mahkemece onur kırıcı davranış olarak kabul edilen maddi vakaların bu nitelikte bulunmadığı anlaşılmaktadır.”

boşanma sebepleri istanbul avukat (2)

 

Boşanma Sebeplerinden Küçük Düşürücü Suç İşleme-Haysiyetsiz Hayat Sürme

Bir başka özel boşanma sebebi suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürmedir. Türk Medeni Kanunu Madde 163’de geçen hali ile ”Eşlerden biri küçük düşürücü bir suç işler veya haysiyetsiz hayat sürer ve bu sebepten dolayı evlilik birliğinin sürdürülmesi karşı eşten beklenmez ise eş her zaman boşanma davası açabilir” demektir.

Toplumsal bakış açısına göre ahlak dışı kabul edilen suçlar kanunda özellikle belirtilmemiştir. Toplumun değişen yapısı, hukuki olarak hak kaybı yaşanmaması adına bu durum tercih edilmiştir. Bu sebebe dayanabilmek için herhangi bir suç işlenmesi yeterli değildir. Boşanma sebebinin varlığı için küçük düşürücü suç işlenmesi gerekir. Yani toplum nezdinde aşağılanmaya sebep olmalıdır. Genellikle bu suçlar; zimmet, uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti, cinsel saldırı, tecavüz, dolandırıcılık gibi suçlar kabul edilmektedir.

Haysiyetsiz hayal sürme; yine muğlak bir kavram olarak kanunda yer almıştır. Yargıtay içtihatlarını değerlendirerek haysiyetsiz hayat sürmenin ne olduğu konusunda fikir sahibi olabiliriz. Mahkeme özel boşanma sebebi olarak sayılan haysiyetsiz hayat sürme konusunda somut olayın elverişli olmadığını düşünürse genel boşanma sebebine dayalı olarak karar verebilir.

Haysiyetsiz hayat sürme boşanma sebebine olarak açılan davalarda sıklıkla genelev ve kumarhane işletmek, ahlak kurallarına aykırı davranışları hayat tarzı olarak benimsemek sayılabilir.

Hem küçük düşürücü suç işleme hem de haysiyetsiz hayat sürmenin boşanma nedeni olarak kabul edilmesi için aynı zamanda bu davranışlar nedeniyle diğer eşin de mahcup olması, boşanma talebinin olması gerekir. Böylece kanun koyucu küçük düşürücü suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme açısından boşanma sebebi kabul edilebilmesi için eşin talebi olmalıdır. Eğer eş bu durumdan rahatsız değilse boşanma kendiliğinden gerçekleşmeyecektir.

Haysiyetsiz Hayat Sürmeye ilişkin Yargıtay Kararları

Yargıtay 2.HD. 19.03.2015 tarihli kararında ;

”davalının, on iki yaşında bir kız çocuğuna cinsel tacizde bulunduğu, suçu sabit görülerek bundan dolayı ceza aldığı yapılan soruşturma ve toplanan delillerden anlaşılmaktadır. Mahkemece ‘..davalının bu suçu bir kere işlemiş olmasının tek başına boşanmaya sebep olamayacağı vicdani kanaatine varıldığı, bu durumun evliliği diğer eş bakımından çekilmez hale getirdiğinin ispatlanması gerektiği, bu yolda delil getirilemediği..’ gerekçesiyle dava reddedilmiştir. Dava TMK 163. maddesinde yer alan ‘küçük düşürücü suç işleme” sebebine dayanılarak açılmıştır. İşlenen suçun niteliğine göre davacının ortak hayatı sürdürmesi kendisinden beklenemeyeceği açıktır. Boşanma sebebi gerçekleşmiştir.” diyerek bu konuda kesin bir hüküm vermiştir.

Yargıtay 2.HD. 26.12.2002. tarihli kararında ;

kararında ”Dava 4721 sayılı TMK M163 kapsamında haysiyetsiz hayat sürme şeklinde açılmış olup ‘davalı eşin küçük düşürücü suç işlemesi’ boşanma sebebi olarak gösterilmiştir. Davalı koca 10.12.2001 tarihinde işlediği suçtan ötürü (gasp) suçundan Türk Ceza Kanunu 499.Maddesi gereği cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmış davalı koca 28.12.2001 tarihinde bu sebepten dolayı tutuklanmıştır. ..davalı kocanın cezası 20.06.2002 tarihinde kesinleşmiştir. Kocasının işlediği suç ahlaki kurallara uymadığından, eş açısından birliktelik çekilmez hale geldiğinden boşanma sebebi olarak kabul edilmesi gerekir’ yönünde bir karara varmıştır.

Yargıtay 2.HD 26.06.2012 tarihli kararında ;

davacı kocasının boşanma davası münhasıran ‘haysiyetsiz hayat sürme’ boşanma sebebine dayanmaktadır. Haysiyetsiz hayat sürmenin varlığından söz edilebilmesi için eşin sosyal hayatta toplumun genel değer yargılarıyla çatışan, olumsuz nitelikte kabul edilen davranışının süreklilik göstermesi ve bu davranışın diğer eş için birlikte yaşamayı ondan beklenemez hale getirmesi gerekmektedir. Süreklilik göstermeyen bir defalık davranış; TMK M166 gereğince evlilik birliğinin temelden sarsılması durumu için yeterli olsa da haysiyetsiz hayat sürme sebebine dayalı boşanma sebebi için yeterli değildir. Davalı kadının başka bir erkekle cep telefonu ile konuştuğu ve mesajlaştığı toplanan delillerden anlaşılmaktadır. Davalı kadının gerçekleşen bu davranışı, davacı koca bakımından birlikte yaşamayı ondan beklenemez hale getirmiş ise de süreklilik olmadığından haysiyetsiz hayat sürme olarak değerlendirilemeyecektir. Bu maddeye dayalı boşanma sebebinin reddi gerekmektedir.

Boşanma Sebeplerinden Terk

Evlilik birliği birlikte yaşamayı da beraberinde getirir. Eşler birlikte karar vermediği, zorunluluk hali bulunmadığı, aile faydasına yönelik haklı bir gerekçe olmadığı halde ayrı yaşayan çiftler talepleri doğrultusunda terk sebebine dayalı olarak boşanabilir.

Terk, boşanma sebebine dayalı dava açabilmek için eşlerden birinin evlilik içerisindeki sorumluluklarını yerine getirmemelidir.

Eşlerden biri ortak konutu haklı sebebi olmadan terk etmesi

Eşlerden birinin ortak konuta haklı gerekçesi olmaksızın diğer eşin dönmesini engellemesi halinde terk boşanma sebebi ile dava açılabilir.

1-Boşanma sebebi olarak terke dayalı dava açılabilmesi için terkin en az kesintisiz 6ay sürmesi gerekir. Dava açıldığı tarih itibariyle de ortak konuta dönüş sağlanmamış olmalıdır.

2-Usulüne uygun olarak ihtar yapılmasına rağmen terk eden eşin haklı sebep göstermeden ortak konuta dönmemelidir.

İhtar usule uygun yapılmalıdır. Yargıtay kararlarına göre;

Terk eylemi üzerinden 4 ay geçmiş olması gerekir.

İhtar verildikten sonraki 2 ay boyunca imkan sunulmasına rağmen eve dönüş olmamalıdır.

İhtar samimi olarak ‘dön’ çağrısı içermelidir.

Örnek vermek gerekir ise ;eşinin ceza almasından ötürü dön ihtarına cevap veremeyeceğini bilmesine rağmen dön ihtarı gönderen eşin kötü niyetli olarak hareket ettiğini ifade eden Yargıtay kararı bulunmaktadır.

 

Terke ilişkin Yargıtay Kararları

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 28.06.2006 tarihli kararında,

”..evlilik bir ortak yaşama duygu ve arzusuna bağlı olup, hayatın birlikte yaşanması ve paylaşılması amacını güder. Ortada hiçbir zorunluluk bulunmamasına rağmen, birlikte olmayı arzulamadıkları için eşler fiilen ayrı yaşıyorlarsa o evliliğin sözü edilen amaç ve anlamının kalmadığının kabulü gerekir. Diğer bir anlatımla; birlikte yaşamayan ve şekli bir evlilikten öteye gitmeyen evliliğin gerçek anlamda evlilik olmayacağı, bu durumun eşlerden ayrı bir topluma da bir yarar sağlamayacağı çok açıktır. TMK 166 son maddesi bu sosyal sorunu çözümsüz bırakmamak suretiyle, boşanma hukukunda önemli bir sıkıntıyı gidermiştir. Bu nedenle anılan maddeyi açıklanan amaç ve yaşanan gerçekler yönünde özüne uygun şekilde yorumlamak gerekir. ”

Yargıtay 2.HD. 27.06.2005 tarihli kararında.

”…davalının sebepsiz yere müşterek haneyi terk ettiği, birlik görevlerini yerine getirmediği anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında müşterek hayatı temelinden sarsacak derece ve birliğin devamına imkan vermeyecek şekilde bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri artık birlikte yaşamaya zorlamak kanunen mümkün görülmemesine rağmen boşanmaya karar verilmesi yerde yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru bulunmamıştır.”

Yargıtay 2HD. 13.03.2013 tarihli kararında,

”terk sebebiyle ihtarın 15.03.2011 tarihinde çekildiği ihtarın 29.03. 2011 tarihinde davacı-davalı kadına tebliğ edildiği, kadının 18.03.2011 tarihinde şiddetli geçimsizlikten dava açtığı anlaşılmaktadır. Davacı- davalı kadın ihtar kararı kendisine tebliğ edilmeden boşanma davası açtığından açılan boşanma davasının dava tarihi itibariyle ayrı yaşama hakkını kazanmamıştır. Artık iki ay içinde eve dönmesi beklenemez. İhtarın geçersiz olduğu anlaşılmıştır.”

Boşanma Sebeplerinden Akıl Hastalığı (TMK 165)

Eşlerden biri akıl hastası olup bu yüzden ortak hayat çekilmez hale gelir ise hastalığın düzelme imkanı da bulunmuyorsa davacı olan eş sağlık kurulu raporunu delil göstererek boşanma davası açabilir.

Akıl hastalığı boşanma sebebi olarak değerlendirilebilmesi için hastalığın geçme ihtimali bulunmamalıdır. Diğer eş için evlilik birliği çekilmez hale gelmelidir.

Akıl hastalığı özel (mutlak) boşanma sebeplerindendir. Akıl hastalığına dayalı boşanma davası her zaman açılabilir. Boşanma süre şartına bağlı değildir.

Akıl hastalığı evlenmeden önce de var ise evlilik mutlak butlandır. Bu seviyedeki bir akıl hastalığının evlendikten sonra ortaya çıkması halinde de bir boşanma sebebidir.

Akıl hastalığına ilişkin Yargıtay Kararları

Yargıtay 2HD. 15.06.2004 2004/4941E. 2004/7899K.;

”Davalının ‘temporal tipte epilepsi (sara) hastası olduğu anlaşılmaktadır. Eşlerden birinde bu hastalığın varlığı başlı başına bir boşanma sebebi değildir. Davalının hastalığının tedavisinden kaçtığına dair bir delil olmadığı gibi alınan raporda ruhsal bakımdan evliliği, yürütülebilecek yeterliliğe sahip olduğu da belirtilmiştir. Davalının sara hastası olması dışında evlilik birliğini temelinden sarsacak ve ortak yaşamın devamına imkan bırakmayacak nitelikte başkaca somut bir hadisenin varlığı ortaya konulmamıştır. O halde, davanın reddi gerekirken yazılı şekilde boşanmaya karar verilmesi doğru görülmemiştir.”

Özetle; gerek hem çekişmeli boşanma davaları hem de anlaşmalı boşanma davaları genel veya özel boşanma sebeplerine dayanmak zorundadır. Boşanma sebeplerinin varlığı halinde taraflar gerekçeleri ile boşanma davası açarak talepte bulunabilecektir. Boşanma sebeplerinin hukuken usul ve esas kurallarına tabi olması sebebiyle davanızı mutlaka bir boşanma avukatı ile iletişime geçerek davanızı takip etmelisiniz. Meslektaşlarımızın ve ilgililerin yararlanabilmesi amacıyla çok miktarda Yargıtay kararına yer verdik. Makalemizin faydalı olmasını temenni ederiz.

AV. DOĞA ESER ESERÇELİK

Aklınızda bir soru mu var?

Hemen İletişime Geçin Sorunuzu Cevaplayalım

Kredi Kartı İle Ödeme İçin Tıklayın
7/24 İletişim Hattı
Bize yazın
Merhaba, size https://www.esercelik.av.tr/bosanma-sebepleri/ üzerinden ulaşıyorum. Avukat desteğine ihtiyaç duyuyorum.